Şiirle yazışmak meselesi Osmanlı Hanedanı yöneticilerinin bir çoğunda mevcuttur.
Bu konuda en önemli yazışma Kanuni ile oğlu şehzade Beyazıd arasındadır. Aşağıda örneği verilecektir.
Fatih Sultan'ın evlatları Cem Sultan ile 2.Beyazıd arasında da böyle bir şiirle yazışma örneği vardır.
Biliyorsunuz bu iki kardeş arasında bir taht kavgası vardı ve Cem sultan Avrupalılar elinde esirdi.
Yazışma şu şekilde idi.
Cem Sultan :
Sen pişter-i gülde yatasun şevk ile handan
Ben kül döşenen külhan-ı mihnetde sebep ne?
2.Beyazıd :
Çün rûz-i ezelde kısmet olunmuş bize devlet
Takdire rıza vermiyesün böyle sebep ne?
Haccü'l Harameynüm diyuben da'vi kılarsun
Bu saltanat-ı dünyeviye bunca taleb ne?
4.Murat ile Hafız Ahmet Paşa'nın Bağdat kuşatması sırasındaki şiirle yazışmaları da meşhurdur.
Hafız Ahmet Paşa Bağdat'ı kuşatıp alamayınca 4.Murat'a şu şiiri yollar :
Aldı etrafı adüv, imdada asker yok mudur?
Din yolunda baş verir bir merdi server yok mudur?
Bir acep girdaba düştük, çaresiz kaldık meded
Aşinalar zümresinden bir Şinaver yok mudur?
Cenk de hempamız olup baş virip baş almağa
Arse-i alemde bir merdi hünerver yok mudur?
Def-i bidada takasülden garaz ne bilmezüz
Derdi mazluman sual olmaz mı mahşer yok mudur?
Bu şiire cevap olarak da 4.Murat, Hafız Ahmet Paşa'ya şu şekilde cevap yazar :
Hafıza Bağdad'a imdad itmeğe er yok mudur?
Bizden istimdad idersin sende asker yok mudur?
Düşmen-i mat itmeye ferzaneyim ben der idin
Hasma karşı şimdi at oynatmağa meydan yok mudur?
Gerçi laf ırmakta yoktur sana hempa bilirüm
Lik senden dad alan bir dadküster yok mudur?
Bu Hanife şehrin ihmalünle perişan itdiler
Senda aya gayreti din-ü Peygamber yok mudur?
Rüşvet ile cünd-i İslamı perişan eyledün
İşidülmez mi sanursun bu haberler yok mudur?
Bir Ali siret vezir-i şimdi serdar eyledüm
Hızru Peygamber muin olmaz mı rehber yok mudur?
Kısa ve öz bir anlatımla şiirsel bir yöntemle meramını anlatmak sanatı ceddimiz Osmanlı'da sık karşılaştığımız olaylardandır.
Kanuni Sultan'ın oğlu Şehzade Beyazıd, abisi Selim ile taht kavgasına girişip yenilince İran'a sığınır ve oradan babasına affedilmek için şiirler yollar. Şöyle der bir şiirinde:
'Ey seraser âleme Sultan Süleyman'ım baba,
Tende Canım, Canımın içinde cananım baba,
Bayezîd'ine kıyar mısın benim canım baba
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.
Enbiya ser-defteri yani ki Âdem hakkıçün,
Hem dahi Musî ile îsî-i Meryem hakkıçün,
Kainatın server-i ol Ruh-i âzam hakkıçün,
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba...
...Hakk Taâlâ, kim cihanın şahı etmiştir seni
Öldürüp ben kulunu, güldürme şahım düşmeni
Gözlerim nuru oğullarımdan ayırma beni
Bigünahım, Hak bilür devletlü sultanım baba.
Tutalım iki elim baştan başa kanda ola,
Bu meseldir, söylenir kim 'kul günah itse n'ola'
Bayezîd'in suçunu bağışla, kıyma bu kula,
Bigünahım, Hakk bilür, devletlü sultanım baba.
Kanuni ise oğluna şu minvalde şiirle şöyle cevap yazar :
Ey demâdem mazhar-ı tuğyân-ı isyânım oğul
Takmıyan boynuna her giz tavk-ı fermânım oğul
Ben kıyar mıydım sana ey Bâyezîd Hânım oğul
Bî-günâhım deme bâri tevbe kıl cânım oğul'
Ayrıca Kanuni'nin Ebussuud Efendi'ye ağaçlardaki karıncaları öldürme konusundaki şiirle fetva istemesi ve aynı üslupla Ebussuud Efendi'nin cevap vermesi çok bilinen bir olaydır.
Kanuni:
Dırahtı (ağaç) ger sarmış olsa karınca
Zarar var mı karıncayı kırınca?
Ebusuud Efendi:
Yarın Hakk'ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca.
Ecdadımız Osmanlı, hem savaş konusunda hem de şiir - sanat konusunda örnek seviyede insanlardı.
İnsan tarihini öğrendikçe gurur duyuyor.
Ne mutlu bizlere ki böyle bir ecdadın torunlarıyız...
Talip KAZGI